Yazar "Ercan, Ümmü Gülsüm" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açıklanamayan infertilite hasta grubunda yaşanan IVF uygulama başarısızlıklarında sperm DNA hasarı ve anöploidinin etkisi(Turgut Özal Üniversitesi, 2015) Ercan, Ümmü Gülsüm; Öznur, Muratİnfertilite, bir yıl süre ile herhangi bir korunma yöntemi uygulanmadan ve düzenli cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen gebelik olmaması durumudur. İnfertilite nedeniyle başvuran bir çifte nedene yönelik klinik ve laboratuvar araştırması yapmak soruna yönelik tedaviye karar verilebilmesini sağlar. İnfertilitenin çiftlere oranı değerlendirildiğinde: %30-40 oranında erkek faktörünün, %40-%50 oranında kadın faktörünün ve %25 oranında ise her iki çifte bağlı faktörlerin sebep olduğu ortaya çıkmaktadır. Açıklanamayan infertilite ise tüm infertilite nedenlerinin yaklaşık %15'ini oluşturur. Açıklanamayan infertilite, temel infertilite araştırmaları sonucunda herhangi bir sebep bulunamayan çiftler için kullanılan bir terimdir. Tanıda normal sperm analizi, ovulatuvar siklusların varlığı, normal uterin kavite ve en azından bir tubanın açık olduğunun gösterilmesi gerekir. Tedaviye karar veren hastalarda ise üç siklus klomifen sitrat veya gonadotropinlerle ovülasyon indüksiyonu ve intrauterin inseminasyon sonrası başarısız olunursa ÜYT'ye geçilir. İnfertil çiftin değerlendirilmesinde en önemli başlangıç testi spermiyogram analizidir. Hastanın gebe kalabilmesi için spermin sayısı, hareketliliği, morfolojisi ve DNA yapısı önemlidir. Bazı durumlarda spermin anöploidi gibi bir sayısal genetik dengesizliği olmamakta, bunun yerine DNA yapısı bozulmaktadır. Bu durumda spermiyogram analizinde anormal sonuç görülmeyebilir. Birçok test farklı özelliklerle sperm hücresinin DNA yapısını değerlendirmesine rağmen standart bir teknik veya saptanan durumların klinikle ilişkisinin ortaya konması noktasında ortak bir görüş yoktur. Bu konuda görüş birliğinin olmaması yapılan çalışmaların yetersiz kalmasından dolayıdır. Halbuki sperm kromatin ve DNA defektleri erkek fertilitesini etkileyen faktörlerdir. Spermin genetik yapısının bütünlüğünün korunması normal fertilizasyon ve sağlıklı bir embriyoya hayat verme açısından önemlidir. İntra-Sitoplazmik Sperm Enjeksiyonu (ICSI) uygulaması sonucu spermde DNA fragmantasyonu var ise, yumurta ile birleştiğinde embriyonun kendini tamir edebilme yeteneği olmasına rağmen embriyonun gelişim hızı ve implantasyonu etkilenebilir. Bu durum klinik gebelik ve canlı doğum oranlarını düşürmektedir. ICSI için kullanılan hasarlı sperm DNA'sının gelişecek embriyoda oluşturabileceği etkiler henüz çalışma aşamasındadır ve ileri çalışmalar gerektirmektedir. Normal semen analizi olan erkeklerde yüksek derecede DNA hasarı olabilecekken; çok kötü sperm kalitesi olan erkeklerde çok az DNA hasarı olabilir. Sperm DNA hasarı ve anöploidi çalışmaları, daha çok oligospermik ve şiddetli male faktör hastalarında yapılmış, açıklanamayan infertilite hasta gruplarında çalışmalar yetersiz kalmıştır. DNA hasarının İn vitro Fertilizasyon (IVF) ve ICSI sonuçlarına olan etkisi araştırılmakta olup hala tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu nedenle açıklanamayan infertilite hasta grubunda başarısız ICSI denemelerini en aza indirmek ve gebelik oranlarını artırmak için yeni verilerle yeni çalışmalara ihtiyaç vardır. Açıklanamayan infertilite, tekrarlayan gebelik kayıpları ve DNA anomalileri gibi durumların sperm DNA fragmantasyonu ile ilişkili olduğu gözlenmiştir. Özellikle tekrarlayan gebelik kayıplarında DNA fragmantasyonu gibi genetik faktörler ve yaşa da bağlı olabilecek yüksek anöploidi oranlarından söz edilmektedir. Literatürde anöploidi oranı yüksek olarak bildirilmiş olan kromozomlar için Floresan in situ Hibridizasyon (FISH) testi kullanılarak normalde her bir spermde birer tane bulunması gereken bu kromozomların yokluğu veya fazlalığı araştırılır. Biz bu çalışmamızda açıklanamayan infertilite tanısı alan ve ICSI uygulaması sonucu gebelik elde edilememiş hasta grubunun spermiyogram analizinde spermde anöploidi (sperm-FISH testi ile) ve sperm DNA fragmantasyonu incelenmesini amaçlamaktayız. Bunun için spermiyogram örnekleri sperm-FISH analizine alınacak sonrasında DNA kromatin ve fragmantasyonunu saptamak için Sperm Kromatin DNA Testi (SCD) çalışılacaktır. Açıklanamayan infertilite hasta grubundaki IVF uygulama başarısızlıklarına; sperm DNA hasarının etkisinin olup olmadığı ile ilgili yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır. Bunun için hem sperm hücresi DNA bütünlüğünün bozulmasını hem de bunun çiftlerin infertil durumuyla ilişkisini değerlendirecek çalışmalara ihtiyaç vardır. Sonuç olarak bu başarısız uygulamalara sperm DNA hasarının etkisi olup olmadığı ve saptanabilecek anöploidi oranlarının karşılaştırılmasıyla, açıklanamayan infertilitenin altında yatan genetik faktörlerin etkisinin açığa çıkartılmasının Üremeye Yardımcı Tekniklerin uygulanmasında çiftlerin sağlıklı bebek sahibi olma başarısını artıracağını öngörmekteyiz.Öğe Açıklanamayan infertilite hasta grubunda yaşanan IVF uygulama başarısızlıklarında sperm DNA hasarı ve anöploidinin etkisi(Turgut Özal Üniversitesi, 2015) Ercan, Ümmü Gülsüm; Öznur, Muratİnfertilite, bir yıl süre ile herhangi bir korunma yöntemi uygulanmadan ve düzenli cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen gebelik olmaması durumudur. İnfertilite nedeniyle başvuran bir çifte nedene yönelik klinik ve laboratuvar araştırması yapmak soruna yönelik tedaviye karar verilebilmesini sağlar. İnfertilitenin çiftlere oranı değerlendirildiğinde: %30-40 oranında erkek faktörünün, %40-%50 oranında kadın faktörünün ve %25 oranında ise her iki çifte bağlı faktörlerin sebep olduğu ortaya çıkmaktadır. Açıklanamayan infertilite ise tüm infertilite nedenlerinin yaklaşık %15'ini oluşturur. Açıklanamayan infertilite, temel infertilite araştırmaları sonucunda herhangi bir sebep bulunamayan çiftler için kullanılan bir terimdir. Tanıda normal sperm analizi, ovulatuvar siklusların varlığı, normal uterin kavite ve en azından bir tubanın açık olduğunun gösterilmesi gerekir. Tedaviye karar veren hastalarda ise üç siklus klomifen sitrat veya gonadotropinlerle ovülasyon indüksiyonu ve intrauterin inseminasyon sonrası başarısız olunursa ÜYT'ye geçilir. İnfertil çiftin değerlendirilmesinde en önemli başlangıç testi spermiyogram analizidir. Hastanın gebe kalabilmesi için spermin sayısı, hareketliliği, morfolojisi ve DNA yapısı önemlidir. Bazı durumlarda spermin anöploidi gibi bir sayısal genetik dengesizliği olmamakta, bunun yerine DNA yapısı bozulmaktadır. Bu durumda spermiyogram analizinde anormal sonuç görülmeyebilir. Birçok test farklı özelliklerle sperm hücresinin DNA yapısını değerlendirmesine rağmen standart bir teknik veya saptanan durumların klinikle ilişkisinin ortaya konması noktasında ortak bir görüş yoktur. Bu konuda görüş birliğinin olmaması yapılan çalışmaların yetersiz kalmasından dolayıdır. Halbuki sperm kromatin ve DNA defektleri erkek fertilitesini etkileyen faktörlerdir. Spermin genetik yapısının bütünlüğünün korunması normal fertilizasyon ve sağlıklı bir embriyoya hayat verme açısından önemlidir. İntra-Sitoplazmik Sperm Enjeksiyonu (ICSI) uygulaması sonucu spermde DNA fragmantasyonu var ise, yumurta ile birleştiğinde embriyonun kendini tamir edebilme yeteneği olmasına rağmen embriyonun gelişim hızı ve implantasyonu etkilenebilir. Bu durum klinik gebelik ve canlı doğum oranlarını düşürmektedir. ICSI için kullanılan hasarlı sperm DNA'sının gelişecek embriyoda oluşturabileceği etkiler henüz çalışma aşamasındadır ve ileri çalışmalar gerektirmektedir. Normal semen analizi olan erkeklerde yüksek derecede DNA hasarı olabilecekken; çok kötü sperm kalitesi olan erkeklerde çok az DNA hasarı olabilir. Sperm DNA hasarı ve anöploidi çalışmaları, daha çok oligospermik ve şiddetli male faktör hastalarında yapılmış, açıklanamayan infertilite hasta gruplarında çalışmalar yetersiz kalmıştır. DNA hasarının İn vitro Fertilizasyon (IVF) ve ICSI sonuçlarına olan etkisi araştırılmakta olup hala tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu nedenle açıklanamayan infertilite hasta grubunda başarısız ICSI denemelerini en aza indirmek ve gebelik oranlarını artırmak için yeni verilerle yeni çalışmalara ihtiyaç vardır. Açıklanamayan infertilite, tekrarlayan gebelik kayıpları ve DNA anomalileri gibi durumların sperm DNA fragmantasyonu ile ilişkili olduğu gözlenmiştir. Özellikle tekrarlayan gebelik kayıplarında DNA fragmantasyonu gibi genetik faktörler ve yaşa da bağlı olabilecek yüksek anöploidi oranlarından söz edilmektedir. Literatürde anöploidi oranı yüksek olarak bildirilmiş olan kromozomlar için Floresan in situ Hibridizasyon (FISH) testi kullanılarak normalde her bir spermde birer tane bulunması gereken bu kromozomların yokluğu veya fazlalığı araştırılır. Biz bu çalışmamızda açıklanamayan infertilite tanısı alan ve ICSI uygulaması sonucu gebelik elde edilememiş hasta grubunun spermiyogram analizinde spermde anöploidi (sperm-FISH testi ile) ve sperm DNA fragmantasyonu incelenmesini amaçlamaktayız. Bunun için spermiyogram örnekleri sperm-FISH analizine alınacak sonrasında DNA kromatin ve fragmantasyonunu saptamak için Sperm Kromatin DNA Testi (SCD) çalışılacaktır. Açıklanamayan infertilite hasta grubundaki IVF uygulama başarısızlıklarına; sperm DNA hasarının etkisinin olup olmadığı ile ilgili yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır. Bunun için hem sperm hücresi DNA bütünlüğünün bozulmasını hem de bunun çiftlerin infertil durumuyla ilişkisini değerlendirecek çalışmalara ihtiyaç vardır. Sonuç olarak bu başarısız uygulamalara sperm DNA hasarının etkisi olup olmadığı ve saptanabilecek anöploidi oranlarının karşılaştırılmasıyla, açıklanamayan infertilitenin altında yatan genetik faktörlerin etkisinin açığa çıkartılmasının Üremeye Yardımcı Tekniklerin uygulanmasında çiftlerin sağlıklı bebek sahibi olma başarısını artıracağını öngörmekteyiz.












